Selahaddin E. ÇAKIRGİL: ‘Dost kazığı’ndan sonra, ‘dost ateşi' mi?

Normalde kabul edilemiyecek bir ifade olduğu halde, bu ibareyi iki taraf da, kendilerini de içine alacak şekilde kullanabilmekteler..

***

Bugünlerde başka deyimler de sıkça kullanılıyor..

Suriye Buhranı’nın başından beri, Suriye’yle sınırı olmayan onlarca ülke yıllardır o topraklarda cirit atar ve kendi güçlerini gösterirken, Türkiye, 5,5 yıl boyunca Suriye Buhranı’na askerî olarak müdahil olmamak için çok temkinli davrandı..

Ama, sonra gördü ki, bu iÅŸe müdahale etmemenin kendisine getireceÄŸi zarar, müdahale etmesiyle karşılaÅŸacağı zarardan çok daha büyük olacak.. Çünkü, NATO’da paydaÅŸ olduÄŸu  ve ‘büyük dost ve stratejik müttefik‘  olarak nitelenen Amerikan emperyalizmi,  DEAÅž’la savaÅŸtıkları bahanesiyle ve Türkiye’yle silahlı çatışmalar içinde olan PKK  / PYD ve daha bilmem hangi  örgütleri,  NATO üyesi olan Türkiye’ye bile vermediÄŸi en modern silahlarla donatıyor; bölgede baÅŸka oyunlar kuruyor.

Ä°ÅŸte bu da ‘Dost Kazığı..‘

***

Ve bir de, ‘Dost AteÅŸi..' gündemde bugünlerde..

El’Bâb’daki askerî operasyonlar, açık ki, Rusya’yla varılan bir anlaÅŸmanın sonucu.. Ama Evvelki gün, Rus savaÅŸ uçakları Türkiye’nin bir takım askerî unsurlarının bulunduÄŸu bir mekanı bombaladı ve Türkiye’nin üç askeri o yıkıntılar altında can verdi..

Yapılan ilk açıklamada bunun bir kazâ olduÄŸu açıklandı ve ‘dost ateÅŸi' nitelemesiyle mes‘ele geçiÅŸtirildi..

Ama, arkasından Rusya bir de ‘Türkiye’nin verdiÄŸi koordinatları vurduk‘  demez mi!.

Ä°nanalım mı yani?. ‘Sovyetler BirliÄŸi dağılırken Kırım’ın Ukrayna‘ya bırakılmasını yutkunarak kabul etmiÅŸtik..'  diye, hesabını müsait bir zamana bıraktıklarını söyleyen Putin’in bu konuda çok mâsum olduÄŸunu düşünecek kadar safdil olamayız herhalde..

Bu ‘dost ateÅŸi‘  cinayetinden dolayı bugün yutkunan,  Putin deÄŸildir, elbette..  

***

BİR AÇIKLAMA:

‘Hayırlı' olması dileÄŸiyle, ‘Evet!' Niçin mi?'baÅŸlıklı dünkü yazımda, ülkemizde anayasaların hazırlanışından bazı örnekler zikrederken, ‘Aslında bu deÄŸiÅŸikliÄŸe karşı çıkanlar 90 yıllık güçlerini yitireceklerinin korkusunu yaşıyorlar.

Bırakalım halk kitlelerini; derin hukukçular ve yılların politikacıları bile, her bir kelimeden, bir başka mânâ çıkararak nice entrikalara bile girişmediler mi?

Sanki önceki anayasaların herbirisi anlaşıldı da mı, millet öyle oy vermiÅŸti, referandumlarda? (…) Eski bir Temyiz (Yargıtay)BaÅŸkanı (SS) da, 1982 Anayasası için, ‘Bu anayasa ikrah ve cebir kullanılarak, süngüucu dayatmasıyla, zorla kabul ettirildiÄŸinden,  keenlemyekûn (bütünüyle yok)hükmündedir’ demiÅŸti’  Ã¶rneÄŸini de vermiÅŸtim.

Yazıda, iÅŸaret olunan eski Yargıtay BaÅŸkanı‘ndan bir açıklama geldi. ‘Ben keenlemyekûn demedim, butlanla (hukûken bâtıl olmak durumuyla)sakat olduÄŸunu söyledim’ diyordu.

Açıklama aynen şöyle:

‘Salahaddin Bey,
Hukukla ilginiz var mı bilmiyorum. Bugünkü yazınızda bana yollama yapmışsınız. Ama ben, 1982 Anayasası keenlenyekûn demedim. Tam tersine, butlanla sakat olduğu için kaldırılıncaya kadar herkes uyacak dedim.
Konuşma metninde bunları görebilirsiniz. Aradaki büyük farkı görmezden gelerek yanlışa beni ortak etmenizi doğru bulmadım. Umarım düzeltirsiniz..
Esenlikler.
Sami Selçuk‘

***

Kendisine şöyle bir açıklama gönderdim:

‘Sami Bey, 

Ben size nispet olunan bir konuşmada 'keenlemyekûn' ibaresinin geçtiğine dair 10 küsur yıl öncelerde birçok haber ve yorumlar okumuş ve tarafınızdan herhangi düzeltme de görmemiştim. Çok önemli bulduğum için de bu sözü aktardım. Ayrıca size nispet olunan konuşmada 'mutlak butlan' ifadenizin geçtiğini de hatırlıyorum.

Yazıda iÅŸlenen konuya, her iki ifade tarzı da bir çeliÅŸki oluÅŸturmasa bile, elbette ki asıl itibar edilmesi gereken söz, sizin beyanınızdır. 

Esenlikler dileÄŸimle..

Selahaddin E. Çakırgil'

STAR